Nasıl zor şartlar altında işe geldim bilemezsiniz, çünkü yine ve bu kış alışmış olduğumuz üzere, KAR VAR!!! :((( Şikayet etmeyi bir kenara bırakıyorum zira farkettim ki ne kadar çok şikayet edersem kış biraz daha uzamaya karar veriyor, o yüzden bir-ki-üç tıp, bu konuda konuşmayı yasaklıyorum kendime!!! :)
Cuma günü Ofelya'm beni mimlemiş, hem de filmler ve müzikler hakkında... Ben biraz film özürlüyüm, güncel filmleri takip ettiğimi söyleyemem; ancak eski Türk filmleri üzerinden gideceğim, bu da benim bu mime farklı bir yorumum olsun :) Ofelya'ma teşekkür edip, soruları yanıtlamaya başlıyorum :)
1- Hayatınız filme çekilse adı ne olurdu ve soundtrack'inde hangi şarkılar yer alırdı?
Huuuh, ilk sorudan zorlanmaya başladım bile ben. Daha evvel hiç bu konuda düşünmemiştim, saksıyı çalıştırmam lazım....
Sanırım adı "Koza'dan Kelebeğe" olurdu. İçimde yaşadığım dönüşümleri, yıkılan önyargıları, yıllar geçtikçe içimde meydana gelen değişimleri en güzel bu iki kelime ifade ederdi...
Soundtrack listesi ise hepsi birbirinden alakasız parçalar ama olsun
Steppenwolf-Born to be wild (içimdeki özgür ruha)
Yeni Türkü-Fırtına (ruhsal çalkantılara)
Mustafa Ceceli-Karanfil (umudum için)
Ezginin Günlüğü (Sabahat Akkiraz yorumuyla)-Gemi (hırçınlığıma)
Yine Yeni Türkü-Başka Türlü Bir Şey (her seferinde yeniden kurduğum düşlerime)
Zülfü Livaneli-Karlı Kayın Ormanı (gençliğime...)
Ney ile Uyan Ey Gözlerim (Ruhuma...)
Zuhal Olcay-Pervane (bu da Sevdiğim Adama....)
2- Bir şeyleri değiştirme gücünüz olsa, neyi ya da neleri değiştirirdiniz?
Ah o fırsat bir elime geçse... Neleri değiştirmezdim ki... Ama dilek hakkımı üç ile sınırlıyorum, çünkü kimse burada metrelerce uzayan bir papirüs listesi görmek istemez :) (siz yine de hayal edin, eğlenceli oluyor :)))
i) ÖNYARGILARI ortadan kaldırmak isterdim, çünkü ben de sık sık önyargı handikapına düşerim.. Bunu kırmaya çalışıyorum bu aralar.. Çünkü aslında gördüklerimiz, aslında gerçek olan değil. O gördüğümüzün arkasında kimbilir neler yatıyor. Öyle sık düşman oluyoruz ki birbirimize bu yüzden...
ii) SAVAŞ kavramını insanların zihinlerinden silmek isterdim...
iii) SEVGİ olsun, aşk olsun... Değil mi ama? Kin, nefret insanların zihninden silinse... O zaman cidden hayat çok daha güzel olurdu :)
3- Sizi en çok etkileyen sinema sahnesi ya da sahneleri?
Öyle çok var ki... Kendimi tutamam, hemen etkilenirim :) Ağlarım, gülerim, etkilenmişliğim çoktur, ama yine burada da üç tane ile sınırlıyorum kendimi... Ve bunların hepsi nostalji tadında, eski Türk filmlerinden :)
Dönüş: Türkan Şoray ile Kadir İnanır'ın efsane filmlerinden biridir... Kadir İnanır Almanya'ya gider çalışmak için, geride karısı Türkan'ı ve oğlunu bırakır... İlk başlarda mektup gelir, hatta eli kolu dolu hediyelerle gelir... Ama sonrasında Kadir unutur Türkan'ı da oğlunu da.. Bu arada Türkan oğlunu kaybeder :((( O esnada Kadir de yeni Alman eşi ve ondan olma çocuğu ile Türkiye'ye gelir... Tam köye giriş yaparken kaza geçirirler, Kadir ve Alman eşi ölür... Türkan da kazayı görür.. Oradan geçerken bebek sesi duyar, Kadir'in bebeği ölmemiştir... İşte o bebeği alıp bağrına bastığı sahne var ya, benim için unutulmazdır... Arkada da tabii ki o eşsiz şarkı... Seha Okuş'un sesinden, "Hasretinle Yandı Gönlüm"... Bak tüylerim diken diken oldu ya :(
Dila Hanım: Dila Hanım (Türkan Şoray)'ın kocasının maktülü Rıza Bey(Kadir İnanır)'a, onun kocasının katili olduğunu bilmeden bağlanması... Ve herşey açığa çıktıktan sonra da, duygularına karşı koyamayarak, Rıza ile kulüpte bir düğünde karşılaşması... Ve o son oyunları, zeybek misali mert bir dansı birbirlerinin gözlerinin içine baka baka, öleceklerini bile bile oynamaları... Offff ne fenaydı :(((
Kara Gözlüm: offf işte benim bomba filmim :) Bunu bilmeyeniniz yoktur, Balıkçı Kızı Azize ile Chopin Kenan'ın efsane aşkı... Her defasında izlerim, asla bıkmam, ne zaman mutsuz bir gün geçrisem açar bu filmi seyrederim. Her sahnesi etkileyici benim için...
Eveet, bu sahnelerden de anlaşılacağı üzere ben tam bir Türkan Şoray ve Kadir İnanır aşığıyım. :) ama onlarda öyle bir enerji var ki, filmler bile bu enerjiyi hala yansıtıyor. Belki de aşk budur? Sizce de aşk yaşamışlar mıdır? :)
Bir bakın şu sevgiye...
4- Yaşadığın şehir bir günlüğüne yalnızca sana tahsis edilmiş, senden başka hiç kimse yok... Ne yaparsın?
Hahahaaaa, aslında süper ama insanlar olmadan şehir bomboş olurdu.. Düşünsenize Metroya binicem makinist yok, otobüse binicem şoför yok, lokantaya gidicem yemek yok... Cık, sevmedim, evden dışarı çıkmazdım :)))
5- Şu sıralar ilgiyle takip ettiğiniz diziler?
Hahahaa, bir kahkaha da burada koptu :)
Şimdi, efendim, bizim evde yalnız bir TV var, onu da hep beraber izleriz. Ve genelde Annem Dizi izler, Babam da boş kalırsa belgesel... Bu durumda benim pek seçim özgürlüğüm yok, ama size tüm haftanın dizi programını anlatayım...
Pazartesi: Yer Gök Aşk, baygın bakışlı Havva ve korkunç kadın Hamiyet!!!
Salı: Öyle Bir Geçer Zaman Ki, geçen sezon ben bayılıyordum, bu sezon sevmedim, ama el mahkum...
Çarşamba: Muhteşem Yüzyıl, abi bunu seviyorum işte... En çok da Sümbül Ağa'nın tatlı triplerini :)
Perşembe: Fatmagül'ün Suçu Ne?, yine bir annem klasiği, Kerim'le ne zaman rahat bir nefes alacaklar merak içindeyim...
Cuma: Adını Feriha Koydum, bu da başka facia... O Seher yok mu, fena!!!
Cumartesi: Lale Devri, anneme ait.. Ve sevgili Dayatılanla Yaşamak'ın bununla ilgili bir analizi var, muhakkak okuyun demiş, ona tamamen katılıyorum :))) okumak için tık tık :)
Pazar: Araf Zamanı, o da annemin favorisi. Yalnız Saruhan Hünel hep aynı yai, adam hiç yaşlanmaz mı???
Mim bu sıra öyle çok dolaşıyor ki ortada, kim yapmış kim yapmamış takip edemiyorum, ondan ötürü, yapmayanlar varsa onlar bu mimi cevaplasın, ben de biraz blog okumaya gideyim :)))
Sevgiler herkese :)