15 Mayıs 2012 Salı

"Silmeden" Yazmak Lazım Bazen...

Merhaba! :)

Pazar günü memleketten döndük akşam vakti ve dün öyle yorgundum ki işyerine nasıl geldim bilemiyorum. Hatta nasıl akşam oldu onu da bilemiyorum. Eve döndüm, yemek yedim ve yattım. Özet budur :) Ama size Memleketten bahsedeceğim, biraz daha toparlanmam gerekli :)

Tam kafamın bu kadar karmaşık olduğu zamanda, alfabetik sıra ile sevgili Deep'im, Damla'm, İrem'im ve Volante'm beni mimlemişler. Nasıl iyi geldi anlatamam. Bu mim çok güzel... Sadece yazıyoruz, ama silmeden, düzeltmeden... Kuralımız da böyle zaten;

Başlıyorum o zaman;

Boğazım ağrıyor. Daha doğrusu sol bademcik tarafım şişti şişecek, yumurta sarısı gibi aynı orada duruyor. Başımı sağa sola çevirirken hissediyorum. Hava değişimi beni berbat etti...

Öfff, sınav zamanım yaklaşıyor ve ben hiç ders çalışmadım. Çalışmak da istemiyorum. Ama ders çalışmadığım sürece de vicdan azabı çekiyorum, bunun bir çaresi var mı???

Babam bana küstü, oysa benim hiçbir suçum yokken, sırf ben evleneceğim diye...

Bugün yanımda okuyacak kitabım yok. Başım da ağrıyor.

Ben hergün böyle değilim, genelde neşeliyim.

Evlenince ev temizliği yapmak istemiyorum, ev temizlemeyi hiç sevmem. Ama yemek yapmayı severim.

Düğüne az kaldı ya :S Heyecan mı geliyor nedir???

Bi de şu hayalimdeki ikea odam için ikea'dan alışverişi yapmak istiyorum ama evde eşya barındıramazmışım ev tadilat olcakmış hıhhhh

zaten finaller de geliyo

Başka bişi yazamıycam..

Herkese sevgiler :) Moralim bozuk bugün kusuruma bakmayın artık :((((((((

11 Mayıs 2012 Cuma

Kitap İzlenimim: "Kuyucaklı Yusuf"

Merhaba!

Sizler bu postu okurken ben buradan çook uzakta olacağım. Hihihi :) Çok klişe ve berbat bir giriş yaptım değil mi? :) Haftasonu dedemin ruhuna anneannemler hayır yemeği verecekler Kütahya'da. Biz de oraya gidiyoruz cümbür cemaat. Şu an yollarda filan olacağız büyük ihtimalle. Ama ben sizleri yazısız bırakmak istemedim, ondan ötürü bu otomatik postları hazırlıyorum :)

Ve yine bir kitap izlenimi yazısı. Bu kitabım da sevgili DarLa'Mdan hediye. Çok bereketliyiz maaşallah etkinlik konusunda :)

Kuyucaklı Yusuf benim hep okumak istediklerimdendi. Bir türlü fırsatım olmadı. Bir sevindim ki Sabahattin Ali okuyacağım için. Ama tam kitabın ilk sayfasını okuyordum ki bir daraltı geldi, sonra malum kitap okuyamama döngüsüne kapıldım... Bir buçuk iki haftaya yakın okumadım. Berbat bir duygu... Tabii bunda Kuyucaklı'nın hiçbir suçu yok. :) Ama ondan sonra kitabı elime alınca bir buçuk günde bitti. İpinden boşanmış tay gibi (benzetmeye bak, koptum kendime:) bir çırpıda okuyuverdim :)))

Hatta bir gün Başkanım yokken elime almıştım, okurken nasıl dalmışım, içeriye mesai arkadaşlarımdan biri girmiş, karşıma oturmuş, hiç farkında değilim.

Gelelim kitabımıza...

Aydın'ın Nazilli kazasının Kuyucak köyünde bir gece bir cinayet işlenir, karı-kocayı kurşunlayıp giderler... Küçük çocuk ise yaralanır, fakat onu öldürmeye vakit bulamadan şakiler ortadan kaybolurlar... Olay yerine gelen Kaymakam, çocuğun halini görünce acır, kıyamaz; "Benimle gel..." der. Bu küçük Kuyucaklı Yusuf'tur... Seneler akar gider...

Olay örgüsüne her zamanki gibi girmiyorum. Kitabın sürprizi kaçıyor çünkü. Arka kapak yazısı ise Yapı Kredi Yayıncılığın yapmaması gereken bir hata bence :) Çünkü heyecanı ve merak duygusunu tamamen yoketmiş. Alırsanız da arka kapağa bakmayın derim. :) Farklı, okuyanın içine işleyecek kadar farklı bir roman. Kısa, ama hemen bitmesin istiyorsunuz. Sabahattin Ali, değişik bir roman tekniği kullanmış. Kimi zaman üçünü kişi araya girerek bölümlerin başını ya da sonunu anlatıyor sizlere. Ali'nin kullandığı eski sözcükleri görünce ise şaşırmayın, zaten cümle içinde anlamı çıkıyor :)

Daha etkisi üzerimden geçmedi. Nerede frklı bir bakış, hareket görsem, "Tıpkı Yusuf gibi... Aaa Kuyucaklı'ya benziyor ne çok..." filan diyorum kendi kendime. Bende öyledir. Bir kahramanı fazla benimseyince içimde yaşatmaya başlıyorum :)

Şimdiden hepinize mutlu haftasonları :)


9 Mayıs 2012 Çarşamba

Kitap İzlenimim: "Suzan Defter"

Merhaba!!! :)

Çok mutluyum. Niçin mi? Çünkü uzun zamandır kitap okuyamam sendromum yüzünden "Kitap İzlenimim" yazısı yazamamıştım, ama dediğim gibi bunu atlattım çok şükür :) Önce Kuyucaklı Yusuf'u bitirdim, şimdi de Suzan Defter'i. Aslında Kuyucaklı'nın izlenimini yazmak istedim, ama Suzan Defter'i akşam bitirdim, ve gerçekten o etki üzerimdeyken bunu hemen paylaşmak istedim. Kuyucaklı'nın yazısı da yarın gelecek :)

Yazarımız Ayfer Tunç. (Yazarın kişisel web sitesi için tık tık) Son dönemlerde adını sıkça duyduğumuz ve methini işittiğimiz çağdaş dönem Türk edebiyatı yazarlarımızdan. Aslına bakarsanız Füruzan üzerine tanımıyordum diyebilirdim, ama Ayfer Tunç ile bu direncim biraz kırıldı :) Gerçekten kelimelerinin ahenginde bir farklı buğu var, üzüm buğusu gibi. Hüzünlü, farklı...

Suzan Defter de bu buğu ile yazılmış bence.

Kitabı elinize alınca farklı bir sayfa yapısıyla karşılaşıyorsunuz. Önceleri "basım hatası mı? hayırdır, ne oluyor?" gibi bir tepki verebiliyorsunuz, ama birkaç sayfa okuyunca ritim belli oluyor. "Suzan Defter" bir erkek ve bir kadının tuttuğu iki ayrı günlük aslında. Sağ taraf kadının, sol taraf ise erkeğin günlüğü. İsterseniz ayrı ayrı, isterseniz tarihleri senkronize ederek okuyabiliyorsunuz.

Konusu ise, bu iki insanın birbirinden apayrı bir hayatları varken, yollarının bir noktada kesişmesi; ve birbirlerinin yaşamları üzerinden kendi yaşamlarını seyretmeleri... Konusundan daha fazla bahsetmeyeceğim, çünkü heyecanınız gitmesin :) Daha evvelinde, bir öyküymüş Suzan Defter, ama daha sonra diğerlerinden sıyrılmış, sivrilmiş ve tek başına bir eser olmuş..

Bu kitapla birlikte ben de kendime farklı bir alışkanlık edindim. Beğendiğim cümleleri, altını çizmek yerine ufak blok kağıtlara not almaya başladım. Daha sonra bu notları bir kutuda toplayacağım. Yıllar sonra bakınca bu cümlelere, o kitabı tekrar anımsama ve hissetme şansına sahip olacağımı düşünüyorum. Bakalım, kısmet... İnşallah o günleri de görürüz...


İşte kitaptan, beni vuran kısımlar:
***İnsan eşya almayı sevmese de boşluklar zamanla doluyor, sonra bir bakıyor, teslim etmiş kendini eşyalara. Syf 28


***Düşündüm, BİR HAYAT NEDİR?
Başlar ve biter, BİR HAYAT NEDİR?
Acı ve tatlıdır, unutulur hepsi, BİR HAYAT NEDİR?
Emin olmasam da "hayat bir iz bırakmaktır" diyebilirim.
Mezartaşı bir iz sayılır mı, emin değilim.
Razı olan için mezar taşı bir izdir.
Ben razı değilim.
Gerçi elimden ne gelir? Syf 46


***Kadın çıkıp gittiğinde bir ferahlık duydum, ihanete çok yaklaşıp durabilen, durabildiği için kendiyle gurur duyan bir aşık gibi. Syf 90


***"İnsan hayatı, bir rahim arayışından ibarettir," dedi Ekmel Bey, "ev rahimdir. Bundandır kendimize bir ev aramamız. Evi olan insan ne şanslı!" Syf 109

Kitaba öyle sardım ki, boş bulduğum yerde anında okumaya başlıyordum. Bunlar da benim akşam mesai bitimi benden geç çıkarak, beni otoparkta bekleten Nişanlıyı beklerken çektiğim kitap keyfi resimlerim :)




Hihihi :)

Yarın kısmetse yeni bir İzlenim yazısında görüşmek üzere :)

BOL OKUMALI GÜNLER :)))

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Ne Okuyorum?&Ne Olmak İsterdim?

Merhaba! :)

Bugün aslında uzun zamandır yap(a)madığım kitap izlenimi yazılarımdan birini yayınlayacaktım. Malum bu aralar hiç okuyamadım ama şimdilerde çok şükür şeytanın bacağını kırdım ve eski hızıma döndüm. "Kuyucaklı Yusuf"u bitirdim, onun izlenimini aktaracaktım.

Ama sonrasında sizleri okurken mimlendiğimi gördüm. Öyle uzun zamandır mim cevaplamaya vaktim olmadı ki, "ya şimdi, ya da bu da uzayacak" dedim içimden ve hemencecik cevaplamaya başladım :) Biricit'imin "cevaplamazsanız bidaha size mim yok" uyarısı da beni kendime getirdi :)))) Hadi bakalım başlıyoruz :)

Ne Okuyorum? Mimi :)
Sevgili mimi başlatan Mavi Umut ve Diloş'um beni mimlemişler :)))

1. Ne sıklıkta kitap okursunuz?
Aslında her an ve her dakika okuyabilirim. İşyerinde telefonlara bakmadığım zaman, otobüste, serviste, durakta, uyumdan önce, televizyon karşısında filan.. Yeter ki biri gelip parazit yapmasın. Bazen öyle dalıyorum ki, trans halinde okuyorum, millet gelip gidip bakıyor filan :))) Diyorlarmış "Bu kız iyi mi? Dünyadan bihaber :)" Bu arada işyerindeki lakabım "Kitapkurdu" ciddiyim, güvenlik arkadaşlar bile beni böyle çağırıyor :)))))

2. En sevdiğiniz yazar/lar?
Ohoooo, öyle çok ki... Ama hani en özelleri vardır ya, kalbin bir köşesinde, işte onlar:
-Yaşar Kemal (Olağanüstü güzel İnce Memed'iyle)
- Füruzan (Parasız Yatılı'sıyla)
-(Burada araya aksiyon giriyor, nişanlı herifi beni sinirlendirdi, sakinleşmem gerek!!!!!ééééééé)))))))))))
Sıradakilerse; Maeve Binchy, Orhan Kemal, Sabahattin Ali... Ben Türk Edebiyatını fazla seviyorum sanırsam :)))

3. En beğendiğin kitap/lar?
Belirttiğim gibi, İnce Memed Serisi (ki efsanedir, destandır...), Füruzan'ın tüm öyküleri ve 47'liler romanı, Kuyucaklı Yusuf (yeni okumama rağmen içimde yaşıyor Yusuf) ilk aklıma gelenler. Hepsini sayamam zaten, listem çok uzar. Bunlarla yetiniyorum :)

4. (Yerli-Yabancı) Hangi yazarların kitaplarını tercih edersin?
Önceliğim tabii ki Türk Edebiyatında. Gerek çağdaş, gerekse eski dönem yazarlarımızın hepsinden ayrı keyif alırım. Başka başka tatlar duyarım. Ama yabancıları da okuyorum. Dünya klasikleri, yahut da G.G.Marquez, Tess Gerritsen misal. Hiç okunmaz mı bunlar??? Sadece önceliğim Türk yazarlarda :)

5. Bugüne kadar en beğendiğin kitap serisi?
Bıkmadan yazıyorum; İNCE MEMED :)

6. Daha çok hangi tarzda okumaktan hoşlanırsın?
Romanı ve hikayeyi çok seviyorum. Hele ki tarihi olunca, içinde de azıcık aşk olunca, mmmm, tadından yenmez benim için :) O kitapla yaşarım, onunla uyur onunla uyanırım, millete kitaptaki karakterlerin isimleriyle seslenirim filan :)

7. En son hangi kitabı okudun?
Kuyucaklı Yusuf-Sabahattin Ali

8. Şu anda hangi kitabı okuyorsun?
Suzan Defter-Ayfer Tunç

9. Kitap blogları hakkında ne düşünüyorsun? Yeterli mi?
Bence kitap blogları, blog dünyasının en nadide çiçekleri :)
Gülmeyin ama, cidden bak :)
keşke sayıları daha fazla olsa:)
Ben de daha fazla okuyabilsem de benim de adım kitaplarla birlikte anılsa blog dünyasında :)

Ne hoş olurdu :)

10. KİTAP OKUMAK sizin için ne ifade ediyor?
Okumayı 4 yaşımda öğrenmişim. Ben kendimi bildim bileli en iyi arkadaşlarım hep kitaplardı cidden. Dışarıya oynamaya çıkmaz, renkli resimli hikaye kitapları okurdum. Büyüdükçe de bu değişmedi. Nereye gidersem gideyim hep kitabımı da götürdüm yanımda. Bazen biraz uzaklaşırız birbirimizide. Uzaklaşırız dediysem günde muhakkak bir 10 sayfa okurum. Ama yeri gelir bir de o deryanın içine düşer, günde bir kitap bitiririm. Ama okurum, hep okurum, hep okurum...

Bu mim yayılmıştır ben cevaplayana kadar, cevaplamayan varsa hemen cevaplasın bak :)))

Ne olmak isterdim? Mimi :) 

Bu mim de Biricit'imden gelme :)

Ne olmak isterdim?
Ne olmak istiyordum ben biliyor musunuz? Sosyal bilgiler öğretmeni. İlkokul dördüncü sınıftayken hevesim buydu :) Tamamen öğretmen olmak istiyordum :) Sonra yıllar geçti, hakim ya da savcı olmak istedim. Ben hakim olacaktım, ilçe ilçe gezecektim; babam da emekli olup peşimden gelecekti :))) Ama memur oldum :D Okul bitince kısmet, sınavlara gircez, hayırlısı olsun inşallah :)

Asla yapamam, benden olmaz dediğin meslekler?
Hahaha, yukarıda yazdım ya öğretmen olmak istiyordum diye, iyi ki olmamışım. Rabbim cidden herşeyin en hayırlısını veriyor. Ben öğretmen olsam kesin çok asabi, sinirli olurdum. Bir kere çocuklar anlattığım bişeyi anlamazsa küplere binerdim ki, küçükken kardeşime problem çözdürürken "sen niye denklem bilmiyosun?" diyen bi insanım, tabii çocuk daha denklem'in ne olduğunu bilmiyor haliyle :)))))))))) Dinlemeyen olursa sınoftan atardım. Velhasıl-ı kelma iyi ki öğretmen olmadım. Doktor, hemşire, hastabakıcı da olamazdım, onu da yapamam. Veteriner de olamam. Nokta :)

Çocuk mu, kariyer mi?
En uygun zamanda, en uygunu hangisiyse o olmalı diyorum :)
Kariyer düşüncesiyle çocuk yapmak için 35'i beklenmemeli bence,
Çocuğu yapayım da kariyeri de hallederim diye 24/25'inde de doğurmamalı.

Eşinin hangi mesleği yapmasını isterdin?
Hahaha, masabaşı bir işi olsun istemiştim hep :)))

İvit, bu mimi de yapmayan kaldıysa onlara gönderiyorum :)

Bir aksilik olmazsa yarın görüşürüz :)

Kocaman sevgiler :)




5 Mayıs 2012 Cumartesi

Cici Maya'nın Sürpriz Sevinci :)

Dünkü yazımda sormuştum size, "Bu paketin içinde sizce ne var?" diye.

Heh işte onu açıklıyorum. :)))

Hepimiz bir kargocunun kapıyı çaldığında yaşadığımız heyecanı az çok yaşamışızdır. Ama benim heyecanım paketimi açınca iki kat daha arttı.

Neyse başa dönelim. Kitaplaşalım mı? etkinliğinde ben sevgili Sevdiye'm ile eşleşmiştim :) Ki ben ona bayılırım. Kaderin hoş bir tesadüfü oldu hatta bizim için. Ben Onun Cici Maya'sıyım, o da benim Sedo Kız'ım, Sevdiye'm :))) Farklı bir bağ vardır aramızda dile getirmesek de :))

Paket heyecanını birlikte yaşamaya ne dersiniz???


İşte bu paketten iki tane farklı paket çıktııı :)))

Biri bu,


Bu da diğeri...


Tabii ben bir Hello Kitty delisi olarak, önce o pakete saldırdım. Nereden de bildin Hello Kitty'i çok sevdiğimi? 

Bu çok ince ve zarif notu,


Bu tatlı El Emeği, Göz Nuru Matruşka'yı,


Bu bembeyaz, güzelim çerçeveyi...


Keşke daha güzel bir fotoğrafla size gösterme imkanım olabilseydi...
İnanın çok çok daha güzel.....

Yuvamda en kıymetli köşeye yerleştiririm inşallah...
Hemen çeyizlerimin arasına kaldırıyorum :)
Matruşkamın adını Cici Maya koydu Sevdiye'm bu arada :)))


Bunlar da Ayfer Tunç'un kitapları... Hepsine ayrı ayrı bayıldım...

Daha ne denebilir ki????

Tekrar teşekkür etmekten başka :)))

KOCAMAN SEVGİLER HEPİNİZE :)

Hamiş: Bu bir otomatik yayınlanan posttur. Malum haftasonu nete sık giremiyorum. Hal böyle olunca da, blogumla ilgilenemiyorum. Ama sizleri de yazısız bırakmak istemiyorum. Yorumlarınızı geç yayınlayabilirim haberiniz olsun :))) Sevgiler çok çok çok :)

4 Mayıs 2012 Cuma

Gururlandım, 10 Değerli Blogger'dan Ödül Aldım :)

:)))
Merhaba!!!

Ankara bugün yağmurlu diyorlar amma, pek de yağacak gibi durmuyor. Aslında yağsa da yağmasa da keyifli olmak lazım değil mi? Her ikisini de seviyorum çünkü :)

Yazıya keyifli başladım. Bloglarınızı gezdikçe daha da çok keyifleniyorum çünkü, Kitaplaşalım mı? etkinliğimiz sayesinde, katılımcılarımız kitaplarına ve yeni dostlara kavuştular. Eeee, benden mutlusu yok tabii bu konuda :)

Neyse, beni diğer mutlandıran bir konu da, 10 ayrı blogger dostum tarafından "The Versatile Blogger Award"a layık görülmem oldu. Kendimi 10 daldan Oscar alan ünlü bir Oyuncu gibi hissettim sayenizde... İsimlerinizi birazdan ödülün içerisinde zikredeceğim efendim :))) Atlamış olduklarım varsa affetsinler nolur, liste de yaptım gerçi ama :(

Ödülümüzün kurallarını yerine getiriyorum bu arada :)))

1. Siz de 11 arkadaşınıza vereceksiniz bu ödülü.
- Hım hım, yapmayan kaldı mı ki acep, çünkü en geç cevaplandıranlardan birisi de benim :))) Assolistler en son çıkarmış zaten :P Dostlar, siz benim zevzekliğime bakmayın, bugün tamamen saçmalama günümdeyim :))) Hepiniz benim kalbimde ayrı ayrı ödüllere layıksınız ki, nasıl ayırırım :))) Herkese benden Ödül gelsin :)))


2. Ödül aldıklarını gidip bloglarına haber vermeniz gerekiyor.
- Sosyal medya kanalı ile (blogum) duyuruyu yapmış addediyorum kendimii :)

3. Kendimizle ilgili 7 gerçek paylaşıyoruz.
Öhöhöhööööööö, hazır olun :)
***Hafif kemerli bir burnum var benim :D
***Çantamda her zaman gerekli şeylerden ziyade gereksiz şeyler taşırım. Mesela araba kokusu, eski anahtarlık, 5 paket selpak mendil (sokakta gördüğüm her yaşlıdan alıyorum naapim :( ). Ama bir ıslak mendil bulunmaz benim çantamda. Öyle de ilgincim ben. Mesela şu an Beypazarı Kurusu bile var yani, isteyene ikram edebilirim :P
***Türk Kahvesini sevemedim hiçbir zaman...
***Nişanlımın muhakkak sağ tarafında yürürüm, öyle alıştık. Zaten olası bir sinirlenme ihtimaline karşı, o benim solumda olur genelde, hahaha :D Tabi bu bir şaka... Onun solunda yürüyünce bir ters geliyor bize :)
***elimde çöp varsa yere atamam, cebimde ya da çantamda taşırım. Gelecekte çöp ev sahibi olma gibi bir riski barındırıyorum içimde :) TV'lerde görürseniz hatırlayın, "aaa bu Maya sanırım, bundan bahsetmişti" diye :)
***Klimalı ortamlardan nefret ediyorum. Yazın işyerindeki odamda klima olmasına rağmen çalıştırmıyorum. Bünyemi altüst ediyor. Normal ceryanı tercih ederim :)
***Ayaklarım 38 numara ama kardeşimin 36 numara Adidas'larını giyiyorum, böyle de bi ablayım :P

4. Size ödül verilen kişi(ler)e teşekkür edin.
-Yaa evet, en heyecanlı kısım, isimlerini alfabetik sıraya göre yazıyorum;
***Annemahsustan'ıma,
***Deep'ime,
***Elmasheker'ime,
***FirariYolcu'ma,
***Gonca Keskin'ime,
***Orkidela'ma,
***Pastel'ime,
***Pink Umbrella'ma,
***SırraKalem'ime
ve
***Şehirler Arası Aşk'ıma

Bana bu ödülü layık gördükleri için çoook teşekkür ederim.

Bu da ödülümün resmidir dostlar;

Kikikiki,
Bilin bakalım bu paketin içinde ne var???
Cevabı yarına :))))))))))




Hamiş; Malum haftasonu bloguma pek uğrayamıyorum, haftaiçinden otomatik post uygulamasına geçmeye karar verdim :) Sadece ben  yorumlara biraz geç döneceğim :) Haftasonu internete erişimde biraz sorunum oluyor, bilenler bilir :)))

Kocaman Sevgiler Hepinizeee :)))

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Şu an düşünüyorum da... #5

*** PalioGül'ümü hastaneden taburcu ettik :) Ama hastane masrafları biraz fazla tuttu, 420tele'cik bayıldık ustaya. Domdom böceği, şimdi poposunu kaldırıp vız vız geziyo yollarda :) Ben de bakım istiyorum banane :)))

*** Ya PalioGül hastayken, babamın arabasını alıp geldik işe, annem de yolda iniyor, onun işyeri de güzergah üzerinde. Her gün ben, annem, nişanlı birlikte gidip dönüyoruz yani :) O gün ama nasıl gerildim. Emanet araba farklıdır ama, insanın babasının arabasını emanet alması daha da farklıdır. Resmen diken üzerindeydik :)))

*** Dün çok sevdiğim bir arkadaşımla buluştuk, ismini yazmıyorum, o kendini biliyor :) Offf ne arabesk bir söylem yaptım :) Limonatalarımız çok güzeldi canım benim, sohbetin de öyle, ve hatta kitap ayracınnn :)




*** Kitap demişken, ben bu aralar hiç alamıyorum kitap elime, neden bilmiyorum da... Sizde de oluyor mu öyle? Yoksa ben iyice buhrana mı girdim a dostlar??!!!   o.0



*** Annem benim kıyafetlerimi de elden geçirmeye başladı. Eşyalarımı birer birer paketleyip yeni evime gönderiyor. Offf anne niye yapıyosun ki bunu, daha gitmiyorum ben ama :(((

*** Ikea'dan hayal ettiğim odam için bir küçük adım kaldı, şimdilik sürpriz :)



*** Akşam Nişanlının eski bir arkadaşı evlenecek, düğününe gideceğiz. Bizimkine de az kaldı... Oyy hadi bakalım hayırlısı, herkes için, herkes mutlu ve huzurlu olsun inşallah...

Ben de size geleceğim birazdan :)

Herkese kocaman sevgiler :) 

30 Nisan 2012 Pazartesi

Maya'nın Bozuk Arabacığı (Maceralı Yazı, okumazsan küserim :P)

Merhaba!

Kaç gündür yine yazamadım biliyorum ancak, cumartesi günü arabam bozuldu, bozuldu ne demek sankim yanacak gibiydi :S Çok korktum :(((

Efendim, benim an itibariyle 12 yaşında olan bir minik kızım var, PalioGül'üm :) Arabamı hep "kızım" diye severim. Ama benim kızım biraz kirli gezer ben onu yıkatmayı hep unuturum :) Biraz da erkek rengindedir, hatta trafikte görenler kullanmamadan ötürü çoğu zaman benim bayan olduğumu bile geç anlıyorlar :) hihi, ben bu durumdan rahatsız değilim ama, tacizleri asgari düzeye indiriyor bu husus :) Aslında fotoğrafını koymak isterdim, ama şimdi farkettim  ki ben arabamın hiç fotoğrafını çekmemişim :P Zaten kirli kızımın nesini çekiyim, buyrun size temsili resmi :P



Her neyse. Cumartesi günü bir hasta ziyareti için Ankara Siteler tarafında bir  mahalleye gitmemiz gerekti dostlar. Gittik de nitekim. :) Hatta herkes "vay anasınıııı" filan oldu. Sanki bayanlar trafikte araba kullanamzmış gibisinden bir "vay anasınııı" idi bu ama. Biraz da civcivli trafiklerden geçmek gerekli o bölgeye gitmek için. Bilenler bilir, Siteler gibi bir semt, erkek yoğun bir semttir, mobilya bölgesi olmasından ötürü :) Orada bir kısım Nazar bulutlarını tepemde topladıktan sonra, biz de hasta ziyaretini bitirip evimize dönmeye karar verdik. Zaten benim maceram orada başladı :S

Siteler kavşakta, önce vites tarafından ilginç bir ses geldi. Ben çok üzerinde durmadım. Ondan sonracıma, bir müddet daha yol gittikten sonra arabadan sanki tekere pet şişe sıkışmış gibi ilginç bir ses gelmeye başladı. Hatta o esnada kardeşim önde seyir halinde olan Mor renkli Murat 131 ile dalga geçiyordu "öndeki apaçiye baksana ablaaa, şekil yapmış arabasından ses çıkıyo" diye, meğer ki o ses bizden çıkıyormuş :)))

Daha sonra, eve yaklaşmışken arabanın gösterge panelinde akü resmi yanmaya başladı ki gerçek anlamda yusuf'lamam buna tekabül eder. "Lan arabanın sigortaları mı attı, kısadevre mi yaptı araba? Naapcam, tüh tüh" derken önüme çıkan ilk sakin sokağa sapıp arabayı park etmem bir oldu. Annemle kardeşim de tedirgin tabii. Hemen kaputu açtım, baktım sakin, duman filan yok, aküye baktım, o da normal görünüyo. Etraftan gelip geçenler kendi kendilerine yoruma hazır vaziyette, "Abla kayışı kopmuş bunun" filan diyolar. Ben tabii cırcır direk "ne kayışı, kayışın ne olduğunu biliyorum, arabayı tanıyan benim" Ya bu erkek milleti de bir ilginç, herşeye yerli yersiz yorumda bulunuyorlar. Kardeşim ben tanıyorum buı arayabı değil mi, ustasına da ben götürdüm, değişenini de ben hallettim. Sana ne oluyo???

Neyse, o esnada babamı da aradım, o da "eve gel kızım yavaş yavaş" dedi. Eve gidiyoruz ama kardeşim de bi yandan deli gibi müzik dinliyo, o arada ona da cıraldım " ben neyin derdindeyim, sen fikirsiz fikirsiz müzik dinliyosun, kapat şunu!!!" o da sus pus...

Eve geldik, ama bir taraftan da berbat derecede bir yanık kokusu geliyor, nasıl ama anlatamam :((( Arabayı park ettim, Beggy kapıyı açar açmaz bir de ne gördük, ön iki tekerden dumanlar yükseliyor, kapkara hem de!!!! Dehşet resmen. Hemen bagajdaki yedek suyu çıakrdık, lastiklere döktük (ki sonradan keşke yapmasaymışız dedim) Tıssss.... Kapkara sular akıyor resmen... Mahalledeki bütün veletler de başımıza toplandı mı!!! Eyyvah eyvah, bir de onların diline düştüm çünkü benimle "bayandan şoför mü olurmuş" diye dalga geçiyorlardı her akşam!!! :(((

Ben tabii, bu şokların üzerine, bir mutsuzdum bir mutsuzdum sormayın :((( Kardeşim de hala beni mutlu etmek için şarkıları PalioGül'e uyarlayıp söylüyordu, nasıl güldüm onun üstüne sinirim de bozuktu zaten ilaç gibi geldi. Bakın İStanbul'da Sonbahar'ın Palio'ma uyarlanmış haline, hayal edin, elinde de hayali bir gitar çalarken Beggy'i,

PalioGül bugün yorgun, üzgün ve yaşlanmış,
Biraz benzin yakmış,
Tekerleri yanmış,
Kara sular akıyooor.... :)))))

Neyse, dün babamla yine mahalledeki ustaya gösterdik. Adam biraz baktı. Abi dedi ne söyliim ben size. Arabanın şarj dinamosu bozulmuş, akü işareti ondan yanarmış meğer... Tekerdeki duman olayı da balataların fazla ısınmasından meydana gelmiş. O da sadece dumanmış. Ben suyu dökünce bir de fren diski (çelikten olur) o soğuk suyu yiyince yamulup çatlamış meğer. Keşke suyu dökmeseymişim. Vs vs bir sürü de ıvır zıvır parçasını halletmiş miyim ben... :(((

Nasıl canım sıkıldı.... Araba dediğin bildiğin bir para yiyici. Ama kızıma helali hoş olsun :)))))))))
Canımıza gelmedi ya, tamir olur geçer gider....

Yaaa kuzularım, bu da böyle bir maceraydı işte... :)

24 Nisan 2012 Salı

Şu an düşünüyorum da... #4

Merhaba herkese!

*** Beni merak eden herkese çok teşekkür ederim, Deep ve Annemahsustan size ayrıca teşekkür ederim :) İyiyim, sağlık olarak bir sorunum yok ama, baharla birlikte biraz psikolojim hassaslaştı sanırım. Bahar dönemi geçiş dönemi malum, içimi pırpır ettiriyor, yüreğim biraz kabarık... :(

*** Kitaplaşalım mı? etkinliğine katılan herkese bir kez daha çok teşekkür ediyorum. Beni bu etkinlikte yalnız bırakmadınız, çok sağolun. Herkesin mail adresine eşleştiği kişinin bilgilerini gönderdim :) Birdahaki etkinliğimiz sevgili Damla'nın evsahipliğinde gerçekleşecek, şimdiden haberiniz olsun :)

*** Nişanlı, görev nedeniyle Antalya'ya gitti pazar akşamı, cumartesi dönecek umarım. Bir hafta yalnızım anlayacağınız :) Ama o yoksa da arkadaşlarımız var, eksikliğini hissettirmiyorlar sağolsunlar öğle arası yalnız bırakmadılar beni :) Bizimki de ikide bir telefonm açıyor, "buraşı şöyle, burası böyle" ben de dayanamadım "bana bak" dedim "zaten burda buhranlardayım, bi daha bahsedersen seni paralarım!!!" :)) tabii ki geyiğine söylüyorum bunları :)

*** Doğumgünü hediyemdi bu güzel termos. Ben de bitki çayı içmek için kullanıyorum :) İçinde Melisa otu var, kalkan sinirlere birebir :) Bu arada ne oldu ya, çok komik bu :) Demin başkanın şoförü geldi içeriye anahtar verecekti, termosumu gördü ve "Ne o kız, lamba mı getirdin??!!!" :))) koptuuuk :)))

*** Bakın bu da bana "Madrid Hatırası" :) İşyerinden bir mesai arkadaşım gitmişti bu haftasonu, bana da bu güzel kupayı heediye getirmiş :)



*** Masa üstümden başladık ya, bu da başka bir görüntü. Benim pembe çiçekli notluğum ve neredeyse 2 yıl önce görüp beğenerek iliştiriğim güzel bir söz. Sektererliğe gelen her misafir görür ve okur bunu. Çoğuyla da bu sözün anlamını tartışmışlığımız vardır :)



*** Dün annemle ikimiz yalnız başımıza (ki uzun zamandır ilk defa) gezmeye çıktık, İkea'ya gittik. Annemi arabaya attığım gibi götürdüm, çok da iyi oldu :) Altını üstüne getirdik, veee büyük bir başarı olarak, HİÇBİRŞEY ALMADAN IKEA'DAN ÇIKTIIK :) hahaha :)

*** Son olarak, ahşap boyama aşkım depreşti geneee. :) Cumartesi günü, Suluhan'dan salonuma boyamak için Fiskos sehpa aldık nişanlıyla. Krem rengine boyayacağım ve uygun bir dekupaj yapacağım :) Sehpanın ham resimlerini yarın koyarım sanıyorum bu hengamede unutmuşum :)

Şimdilik benden haberler bu kadar :) Birkaç gündür yorumlarıma cevap veremdim, bloglarınızı da ziyaret edemedim, biraz da onlara vakit ayırmalıyım artık :)

Hepinize kocaman sevgiler :)

19 Nisan 2012 Perşembe

Kitaplaşalım mı? Etkinliği İçi Yarın Son Gün :) // Beko SteamBox'ım Geldii :)

Merhaba!

Birkaç gündür ses veremedim, kusuruma bakmayın. Fırtına Ankara'yı dün esir aldığından beri zaten her tarafımız toz içerisinde, camların uğultusundan bir ara işyerinde başım ağrıdı, düşünün artık!!!


Biliyorsunuz yarın Kitaplaşalım mı? etkinliğimize katılmak için son gün, eğer hala katılmayanınız kaldıysa acele etsin :) BURAYA TIK TIK KATILMAK İÇİN :) Bir iki arkadaş bana adres vermedi, ben onlara mail yoluyla geri dönüş yaptım, cevap gelmediği takdirde onları maalesef listeye ekleyemeyeceğim :((( Mail kutularınızı sık sık kontrol edin arkadaşlaaar :)))

Bu arada sipariş ettiğim Beko Steambox daha 5 dk önce elime ulaştı, dayanamadım açtım ve resmini bile çektim :))) Onun mutluluğunu yaşıyorum. Sanalpazar.com'dan Markaal.com dükkanından aldım, hizmetlerinden de çok memnun kaldım :) Akşam tüm parçaların detaylı resmini çekip çoook bol malzemeli bir post hazırlığına girişeceğim, haftasonu da ev tremziliğinde deneyeceğiz, bakalım sonuç ne çıkacak :) Ama bişi söyleyeyim, en çok rengini sevdim, enn çok :)))




Haftasonu deneyip izlenimleri aktaracağım, görüşmek üzere :)

16 Nisan 2012 Pazartesi

Şu an düşünüyorum da... #3

Merhaba!!!

"Kitaplaşalım mı?" Etkinliğimize katılmadıysanız, hemen TIKLAYIN, YORUM BIRAKIN VE KATILIN :) Katılırsan Etkinliğimiz daha da güzel olacak, unutma :)

*** Hala hastayım, burnum kırmızı ve akıyor, öksürürken de içim acıyor, inatla ilaç içmemeye devam ediyorum, bakalım ne zaman yenicem ben bunu!!!

*** Hani burada örmeye başladığım Rüzgar Bebeğin battaniyesi vardı ya, nihayet ben onu bitirdim :) Aslında örgüsü biteli çok olmuştu ama süsleme kısmı biraz zaman aldı, ne seçsem filan diye. Cumartesi günü de sahibine götürdük, sonuç benim içime sindi. Peki siz beğendiniz mi? :)






*** Pazar günü Blogger Dostlarla buluştuk, hepsi ayrı güzel ayrı tatlı, inşallah ayrı post hazırlayacağım o konuda :) Hacıbaba Kahvecisi'nden bir anı kaldı bu da bana :)



*** Annem bugün göğsü için kontrole gitti, ilaçlı film çekeceklerdi, beni yanında istemedi, canını sıkıyormuşum. Çok vıdıvıdı ediyorum sanırım, haklı istememekte. Allahım sen iyilik sağlık ver, hayırlı ömür ver anneme cümle annelerimizle birlikte.

*** Çeyizime Beko Steam Box buharlı temizleyici almaya karar verdim. Uzun bir araştırmadan sonra bunda kara kıldım. Aslında Fakir'inkini istiyordum. Ama Fakir'in buharlı temizleyicisi mop ve temizleyici olmak üzere iki ayrı ürün. Mop ile sadece yerleri temizleyebiliyorsun, buhar makinesi ile de yerleri silemiyorsun. Ama Beko ile ikisini birden yapabiliyorsun. Kullananlar da tavsiye ettiler. E bakalım, ben de almaya niyetlendim, hayırlısı... Çünkü kısmetse inşallah üç ay sonra düğün var... Ben o vakit; hem çalışan hem de okuyan bir ev hanımı da olacağım. Hayatı ne kadar kolaylaştırırsam benim için o derece iyi olacak :)

*** Motiflerde 41'e ulaştım. Şimdilik yavaş gidiyor, bir süre tam hızda çalışmaya karar verdim. :)))

*** Etkinlik katılımları harika gidiyor, hadi bakalım :)))

Kocaman sevgiler herkeseee :)



13 Nisan 2012 Cuma

Kitap İzlenimim: "İtalyanca Aşk Başkadır"

Merhaba!!!

"Kitaplaşalım mı?" Etkinliğimize katılmadıysanız, hemen TIKLAYIN, YORUM BIRAKIN VE KATILIN :) Çok seveceğinize eminim :)

Bugün sizlere öksürükten ciğerlerimin yerinden oynadığı şartlarda yazıyorum. "Beni bu güzel havalar mahvetti.." diyorum Orhan Veli'nin dizesiyle. Aldanmamak lazımmış, kalın montlardan sıkılıp hemen incecik yağmurluklara koşunca bunu anladım :) Neyse, gelen dert bahardan olsun :)

Biliyorsunuz, bir önceki Kitap İzlenimi yazımda Maeve Binchy'den "Aşk ve Çocuk"tan bahsetmiştim. (okumadıysanız buraya tık tık) Sonra Maeve'nin tarzına ve o güzel Dublin'e doyamadığım için dairedeki kitaplığımızda bekleyen başka bir Maeve eseri olan "İtalyanca Aşk Başkadır"a başladım, dün itibariyle o da bitti :)

Kitabımız, Dublin'de Mountainwiew Koleji'nde uzun yıllardır öğrentmenlik yapan ve kolejin müdürünün emekli olmasına istinaden Müdürlük makamının kendisine verileceğini düşünen Aidan Dunne ile konuya giriş yapıyor. Kendi halinde, belki biraz da silik bir tip Aidan Dunne; ama tam anlamıyla bir İtalya hayranı ve İtalyanca konusunda uzman, okulda da Latince derslerini veriyor. Ve olaylar ilerledikçe müdür olamayacağını öğreniyor...

Bir de Nora O'connor var. Nora ise 60'ların sonunda hayatının aşkı İtalyan Mario ile tanışıyor, aynı yerde çalışıyorlar ve birbirlerine aşık oluyorlar. Mario, Nora'ya karşı hep dürüst.. "Ailem Sicilya'da bir köyde yaşıyor, ve benim aynı köyden Gabriella ile evlenmemi uygun görüyorlar her iki aile birden. Ben bu karar karşı çıkamam..." diyor. Ama Nora, bunu göze alacak kadar aşık, ve sevdiği adam uğruna İrlanda'yı terkedip Sicilya'ya, Mario'nun köyüne gidiyor. Köyde İtalyanca "Hanımefendi" demek olan Signora diye hitap ediyor herkes ona ve Nora da bu Signora'yı kendi adı olarak benimsiyor..Kimsenin haberi olmadan, 20 yılı aşkın bir süre boyunca Mario'ya olan aşkı devam ediyor. Bir gün Mario'nun ani ölümüyle de İRlanda'ya geri dönmek zorunda kalıyor...

İşte asıl hikaye Adian ile Signora'nın yollarının Mountainwiew'da Gece Okulunda İtalyanca öğretmeye başlamalarıyla başlıyor ve kurstakilerin tamamının hayatı da bu İtalyanca kursu sayesinde değişiyor, mucizeler gerçekleşiyor...

Okurken beni yine çok çok mutlu eden bir Maeve kitabıydı, okumayanınız kaldıysa okusun derim. Zira ben çok geç kaldım bu kitabı okumak için :)

Bir sonraki Kitap Tanıtımı yazımda görüşmek üzere :)

Koccaman sevgiler hepinize :)

11 Nisan 2012 Çarşamba

Maya'yı Tanıma Serisi Mim: #Bilmemkaç :)

Merhaba!!! :)

Öncelikle haber vereyim, "Kitaplaşalım mı? etkinliğimiz tahmin ettiğimden daha fazla ilgi çekti. Bunun için çok çok teşekkür ederim. Etkinliğimizi duymayan, katılmamış olan varsa hemen BURAYA BİR TIK yapsın, yorum bıraksın, ve etkinliğe katılsın :)))

Duyurumu yineledikten sonra, glelim bu postumuzun amacına :) Efendim pek sevgili arkadaşlarım  Tatlı Şanslı Kedim, şu aralar çok aşık Olmadı Baştan'ım, Crazywomanrosemary'cim,  Canım Cherry'm ve Böğürtlen delisi KuulumsuKadın'ım beni mimlemişler, sorular sormuşlar, ben de cevap vereceğim şimdi :) Bir de pek Sevgili Greta'cım mimlemiş beni, Takıntılarımız hakkında, onu da unutmadım, gelecek sefere de ona cevap vereyim diyorum :)

Geçelim sorulara :)

1- Yemek olsam ne yemeği olurdum?

Hihihi, ya aslında zayıf gibi dursam da acayip bir mide kapasitem var benim. Önüme gelen her yemeği yiyebilirim. Ama özellikle birini seçsem Dürüm Adana Kebabı olurdum. Hem kırmızı et var, hem hamurişi, hem de salatası soğanı ve baharatıyla. Damakta çok hoş bir tat bırakan bir yemek bence. Bilenler bilir, Ankara'da Sakarya Caddesinde bir Adana Dürümcüsü vardır. Daha onun üstüne yemedim ben Adana Kebabı :) Tabii ben hiç Adana'ya gitmedim o ayrı, orada yemiş olsam bu fikrim değişebilirdi. Kısacası, daha iyisini yiyene dek en iyi yer Adana Dürümcüsü :)))


2- Müzik aleti olsam hangisi olurdum?

Ney olurdum; ney sesinin bana hissettirdiklerini daha başka hiçbir enstrümanda hissedemedim. Nefes gibi, aşk gibi, ulu, heybetli... Mistik...




3- Araba olsam hangisi olurdum?

Çok basit bir cevap olacak biliyorum, ama hayalimdeki araba işte bu. Size çok yavan gelebilir, lakin bir gün bunu alacağım, tek isteğim araba konusunda budur :) Ford Focus Hatchback :)


4- Aylardan hangisi olurdum?

Haziran olurdum :) Hem bahar gibi, hem yaz gibi, hatta yazın başı... Uzun yaz gecelerinin başlangıcı, balkon sefaları, çiçekleri, kuşları... Kirazları...


5- Ayakkabı olsam hangisi olurdum?

Böyle şeker böyle rengarenk bir babet olurdum. Hem rahat, hem şık, hem de hanfendi :))) Bir de sade ama cıvıl cıvıl :)))


6- Kıyafet olsam hangisi olurdum?

Kesinlikle böyle bir kıyafet olurdum :)



7- Renk olsam hangisi olurdum?

Seçemem ben öyle efendim, bukalemun gibi rengarenk olurdum :))) anlamlı ellerde hayat bulurdum...


8- Hayvan olsam hangisi olurdum?

Çok değişik huylarım var, kedi dicem aslında ama değil, bence ben biraz özgür ruhluyum çok ifade edemesem de... Onun için...


9- Şu an okuduğum kitabın 137. sayfasında neler var?

Hemen bakalım :)
Şu an Maeve'den "İtalyanca Aşk Başkadır"ı okuyorum, ve bir bakın kitabımın 137. sayfasında ne var :)))

137. sayfam "Kathy" ye ayrılmış :))))))))))))))))
İstesem bu kadar tesadüf olmaz :)

Bir mimin de burada sonuna geldik, benim de mimlediklerim var tabii :) Gerçi herkes yaptı mimi, yapmayanları seçeyim dedim :))

Kaybolmuş Bir Deniz Yıldızı: YeYa Günlüğü'm
Sevgili Beyaz Bezelye Bugy'm :)
Canım Pompişim :)

mimlendiniz kızlar :)


Herkese sevgiler kocamannnn :)

10 Nisan 2012 Salı

"Kitaplaşalım mı?" Etkinliğimiz Başlıyor :)

Merhaba!!! :)


Evet, önceki postlarımda bahsettiğim "Kitaplaşalım mı?" etkinliğimizi başlatmaya karar verdim arkadaşlar :)


Önce etkinliğimizin kısa tarihi hakkında bilgi vereyim. Bu güzel etkinliği ilk başlatan arkadaşım sevgili Dilara idi. :) Onun ev sahipliğinde gerçekleşen ilk etkinliğimiz de bir o kadar güzel oldu :) Bu güzel etkinlik sayesinde ben de sevgili DarLa'mı tanışmış oldum ki o da apayrı bir mutluluk oldu benim yaşantımda :) Bu şahane etkinliği de bu güzel getirileri yüzünden geleneksel hale getirmeye karar verdik :) Ben bu etkinliğin Dilara'dan sonraki ilk evsahibi olacaktım. Ama mayısa kadar beklemek istemedim. Çünkü güzel şeyler fazla bekletilmeye gelmez, değil mi? :) Önce sizlerin fikrini aldım "ister misiniz?" diye, gördüm ki herkes istekli. Sonra da Diloş'uma sordum, "nasıl olur?" diye, o da olumlu yanıt verdikten sonra ben de etkinliği başlatmaya karar verdim. :)




"Nasıl katılabilirsiniz?"

Bir önceki etkinliğin katılım kurallarını aynen kopyalıyorum :))) Çünkü bir önceki kurallar tam yerinde ve kıvamında idi :)

20 Nisan günü saat 16'ya kadar;


Bu yazının altına sadece katılmak istediğinizi belirten bir yorum bırakmanız yeterli. Blogger olmanıza gerek yok

Yorumunuzda olmazsa olmaz tek şey mail adresiniz. Sonra size ulaşamazsam çok üzülürüm.

Yorumuza eklemekte özgür olacağınız diğer şey ise okumak istediğiniz maksimum 3 kitap ve yazar ismi. Eğer derseniz ben okuduğum kitabın bana tekrar hediye edilmesini istemem o zaman listenizi lütfen belirtin. :))

Yorumunuzu yazdıktan sonra bir de bana kargo için isim soyisim ve adres bilgilerinizi mail olarak atmanızı rica edeceğim. sonradan unutursunuz size ulaşamam o zaman da çok üzülürüm :) - mail adresim: mayaningunlugu@gmail.com

Etkinliği bloglarınızda paylaşırsanız da çok sevinirim. Böylece daha çok kişinin bu etkinlikten haberi olur ve daha çok kitap okunur.

Etkinlik sona erdikten sonra çekiliş ile eşleştirmeler yapacağım ve 23 Nisan Pazartesi günü buradan duyuracağım ayrıca sizleri mail ile de bilgilendireceğim ve kitap hediye edeceğiniz arkadaşın iletişim bilgilerini de size göndereceğim :)

Evet, sadece bu kadar dostlar. Şimdi bütün kitapseverlerin yorumlarını bekliyorum bu yazının altına :) Kambersiz düğün olmaz, tabii ki ben de katılıyorum :) Kiminle eşleşirsem gönlünden kopan herhangi bir Ayfer Tunç kitabını okumaktan çok çok mutlu olacağım :)


Kimler katılıyor bakalım?

9 Nisan 2012 Pazartesi

Akşam Kaçamağım :) TİGEM-Atatürk Orman Çitfliği

(Dikkat, yemek görüntüleri içerir!)

Merhaba!!! :)

Ya ben yine blog tembelliği yapıyorum, mesela haftasonu hiç post giremedim ama şehirdışından teyzemler ve anneannemler gelmişti :( Beni uyarın tamam mı ben yazı girmediğimde, ben artık dürtüklenmedikçe iş yapmıyorum, böyle de tembel oldum!!! Oysa bahar geldi, gezmelere gitmeye başladık :)

Kıştan beri inanın öyle yoğun zamanlar geçiriyoruz ki, nişanlımla doğru düzgün gezmeye, dışarı çıkmaya hiç vaktimiz olmuyor biliyor musunuz? Kışın zaten pek dışarılara çıkılmıyor, genelde kapalı ortamlarda bir yerler ercih ediliyor.. Tam havalar düzelirken, önce annemler Umre'den döndü, sonra görümcemin bebeği oldu derken ben bir baktım ki, adamla biz çoook uzun zamandır hiç kendimiz için bişey yapmamışız :( Bu biraz üzüyor insanı, karşılıklı oturup konuşma olayı bambaşka birşey. Ne kadar caın ciğerin de olsa yanındakiler; onunla başbaşa olmak daha bir farklı, konuşmasan sussan kafanı dinlesen de ayrı lezzetli. Bazen bazen nişanlanmadan önceki günlerimizi düşünüyorum; o zaman daha rahattık daha serbesttik gezip tozarken, iş resmiyete binince o da ayrı güzel, mesela akşamları bize yemeğe geliyor filan ama, sadece kendimizin zamanı da daralıyor... Offf, siz beni anlaşmışsınızdır sanırım :(

Neyse, yukarıda yazdım ya, haftasonu teyzemler geldi bize. Teyzemin oğlu da Konya'da okuyor, ismi Tufan :) e tabii ailesi Ankara'ya gelir de benim kuzum kalır mı orda, o da çıktı geldi, hızlı trenle :))) Perşembe akşamı 20:30'da biz onu Gar'dan karşılayacağız. O gün işte benim beynimde şimşekler çaktı. Hemen babamı aradım, "Baba Tufan sekizde :))) gelecekmiş, e biz eve gelsek tekrar onu karşılamaya gitsek boşa zaman geçer, biz işten çıkınca biraz dursak, sonra Tufan'ı almaya gitsek olur mu?" Babam  müsaade etti :)) Tabii ben havalardayım :))) eee, adamla başbaşa zaman geçircem :)

"Nereye gidelim?" dedi,
"Tigem'e gitsek mi? Hava da çok güzel, bahçesinde otururuz" dedim.
Tigem'i bilenler bilir, AOÇ tarafında, ama o Çiftlik Kokoreççilerinin olduğu kadar kalabalık bir yerde değil... Kocaman bir bahçesi ve çok değişik yemek alternatifleri var. Aynı zamanda bahçesinde Semaver keyfi de yapabiliyorsunuz. Çocuklu aileler için çok ideal bir yer kısacası :)

Mutlu mutlu vardık Tigem'e, hafta içi de olduğundan çok sakindi :) Önce bir Tivmaş Market var orada, orayı gezdik zaman geçsin diye.

Benim resimlerimde ağaçlar yeni budandığı için fazla birşey anlaşılamıyor ama, siz kusuruma bakmazsınız yabancım değilsiniz :P






Sonra içeri girdik, mamalarımızı istedik. Herşey var, mantıdan balığa kadar. Meşhur Çitflik Kokoreçi filan da var ama nedense ben bu sefer Kumpir yemek istedim. Adam da, kendi klasiği olan lahmacundan yemek istedi. Bahçeye çıkıp kendimize bir yer seçtik;


Benim kumpirim resimdeki gibi çok büyük ve iştah açıcıydı, Nişanlı çok sulandı, hatta kumpirci çocuk iki kaşık vermişti ama ben hiç elletmedim :))) Hep üstünden yiyor,
"Aşkım alma üstünü toplamasana ya, ben ne yicem, sadece patates mi???"
"Ama orası çok güzel görünüyo... :D"
"Sırıtma öyle, istiyosan git kendine kumpir de al bak kasa orda..."
Hohoho çok fenayım :D


Halbuki kendisi kendine üç tane lahmacun söyledi, bir de geldi benim kumpirime sulanıyo :)))
"Sen niye üç tane lahmacun söyledin???"
"Birini sen yersin demiştim canım ya.."
"Yaaa, bende kumpir var hıh, kendin için yicen dii mi??"

Acaba üçüncü bana mıydı kendine miydi bilemedim :)))
Bıraktım kendi yesin :)))


Eeee, yemek olur da çay olmaz mı üzerine? Bahçedeki çay köşesinden knedimize iki kıpa da çay aldık :) Aslında tavla da vardı ama, Nişanlı haftasonu AÖF sınavlarına gireceğinden ders notlarını yanında getirmişti, ona muhasebe tekrarı yaptırdım :) Dersaneye git demiştim, gitmedi. Ben de birkça şey öğrettim kurtarır sanırım. Acaba özel ders ücreti mi alsam?? :) Hatta hediye istemeliyim :))) hahaha :)))


Sonrasında Gar'a geçtik ve Tufan'ımı aldık, çok da tatlı bir haftasonu geçirdik :)
Buradan Tufan'ımın Kız Arkadaşı Saime'ye de çok çok sevgilerimi gönderiyorum :)) O da okuyormuş beni sağolsun :)
hihihi, TV'de gibi oldu di mi? :)))

Sonraki postta görüşmek üzere :)

Kocaman Sevgiler :)))

(Hamiş: Kitaplaşalım mı? etkinliğini erken başlatmaya karar verdim :))